-
1 kapıyı kapamak
to pull the door to -
2 kapamak
I (-ğı)1) кры́шка2) покры́шкаIIВ1) в разн. знач. закрыва́тьçukuru kapamak — зака́пывать я́му
deliği kapamak — затыка́ть дыру́
dolabı kapamak — закрыва́ть шкаф
gözlerini kapamak — закрыва́ть глаза́
kapağı kapamak — закрыва́ть кры́шку
kapıyı kapamak — закрыва́ть дверь
kitabı kapamak — закрыва́ть (захло́пывать) кни́гу
yüzünü kapamak — закрыва́ть лицо́
2) запира́ть3) бухг. закрыва́ть (счёт); покрыва́ть (дефицит)4) прекраща́ть; приостана́вливать5) пря́тать, припря́тывать; запаса́ть6) зашифро́вывать7) воен. стави́ть куро́к на предохрани́тельный взвод -
3 dayaklamak
1. آصد [آصَدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek2. أصد [أَصَّدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek3. أعمد [أَعْمَدَ]4. أغلق [أَغْلَقَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek5. أقفل [أَقْفَلَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek6. أوصد [أَوْصَدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek7. دعم [دَعَّمَ]8. دعم [دَعَمَ]9. رفد [رَفَدَ]10. سد [سَدَّ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek11. سكر [سَكَرَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek12. صك [صَكَّ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek13. غلق [غَلَقَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek -
4 kapı
дверь (ж)* * *1) дверь, две́рца (автомашины и т. п.)avlu kapısı — воро́та
bahçe kapısı — [садо́вая] кали́тка
döner kapı — дверь-турнике́т
oda kapısı — ко́мнатная дверь
ön kapı — пара́дный подъе́зд
kapıya vurmak — стуча́ть в дверь
2) разг. ме́сто слу́жбы / рабо́тыbir yılda dört kapı değiştirdi — в тече́ние одного́ го́да он поменя́л четы́ре ме́ста рабо́ты
yeni kapısı iyi imiş — его́ но́вое ме́сто слу́жбы, говоря́т, хоро́шее
3) прису́тственное ме́стоhükümet kapısı — прави́тельственное учрежде́ние
hükümet kapısına düşmek — а) обраща́ться в прави́тельство; б) обраща́ться к властя́м
4) до́мик ( место встречи двух фишек в игре в нарды)••kapıdan kovsan bacadan düşer — посл. выгоня́ешь че́рез дверь, а он че́рез трубу́ тут как тут
- kapıda- kış kapıda
- kapıları açık tutmak
- kapı açmak
- kapıyı açmak
- kapı almak
- kapı aralamak
- kapı aramak
- kapısını aşındırmak
- kapı baca açık
- kapıyı büyük açmak
- kapı sını çalmak
- kapıdan çevirmek
- kapıya dayanamak
- kış kapı dayandı
- daha kömür alamadık
- kapı dışarı etmek
- kapı gibi
- kapıyı göstermek
- kapının ipini çekmek
- kapı kadar
- kapıda kalmak
- anahtar bendedir
- onlar kapıda kalırlar
- kapıları kapamak
- kapı kapı aramak
- kapı kapı dolaşmak
- kapı karşı
- kapısına kilit vurnak
- kapı yapmak
- kapısını yapmak -
5 kapa
ışığı \kapa! schalt [o mach] das Licht aus!kapıyı \kapa! mach die Tür zu! -
6 sıkıca
См. также в других словарях:
kapamak — i 1) Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı. H. E. Adıvar 2) Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak 3) Bir şeyin görünmesine engel olmak Bu yapı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
GALK — Kapıyı kapamak, kapıyı kilitlemek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kapı — is. 1) Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı 2) Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı. S. F. Abasıyanık 3) Tavla oyununda iki pul üst üste… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kilitlemek — i 1) Anahtarla kilidi kapamak Annesi bu olaydan sonra iki gün kapıyı kilitlemiş, korku içinde yaşamıştı. H. E. Adıvar 2) Bir nesne veya bir kimseyi kilitli bir yere kapamak Bütün giyeceklerini dolaba kilitlemişler. Çocuğu bodruma kilitlemiş. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayaklamak — i 1) Yıkılmaması için bir şeye destek koymak 2) Kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
itmek — i, er 1) Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek Erzak yüklü arabayı arkadan iten iki uşak, sırtı tırmandılar. H. E. Adıvar 2) Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak veya kapamak Yavaşça kapıyı itti, elinde yoğurt bakracıyla girdi. H. E.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük